Aciz vesikası, İcra ve İflâs Kanunu’nun 143’üncü maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, alacaklı alacağının tamamını alamamış ve aciz vesikası düzenlenmesi için gerekli şartlar yerine gelmişse, icra dairesi kalan miktar için hemen bir aciz vesikası düzenleyip alacaklıya ve bir suretini de borçluya verir; bu belgeler hiçbir harç ve vergiye tâbi değildir.
Aciz vesikasının icra hukuku bakımından çeşitli sonuçları vardır. Bu sonuçlardan birisi de aciz vesikasının, sahibine tasarrufun iptali davası açma hakkı vermesidir. Bu durum İcra ve İflâs Kanunu’nun 277’nci maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre, iptal davası elinde kesin veya geçici aciz vesikası bulunan alacaklı tarafından açılır.
Yargıtay kararlarında aciz vesikası, iptal davasında özel dava şartı olarak görülmektedir. Bununla birlikte, aciz vesikasının ne zaman sunulabileceği konusunun üzerinde durulması gerekir. Yargıtay kararlarına bakıldığında, aciz vesikasının yargılamanın her aşamasında sunulabilmesi mümkündür.
Örneğin Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin bir kararında bu husus şu şekilde ifade edilmiştir:
“Dava, İİK'ın 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Bu tür davalar, elinde geçici (İİK.m.105) veya kat'i (İİK.m.143) aciz belgesi bulunan alacaklılar tarafından açılabilir. Bu husus davanın görülebilme koşulu olmakla birlikte aciz belgesinin dava açılmadan, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasında ve hatta hükmün Yargıtay'ca onanmasından (veya bozulmasından) sonra bile sunulma olanağı vardır”.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi, aciz vesikasının dava şartı olmasına rağmen her aşamada sunulabileceğini ifade edilmiştir:
Kaldı ki; YHGK'nun 2017/17-1791 E 2019/498 K sayılı kararında da zikredildiği üzere; Aciz belgesinin varlığı davanın dinlenebilmesi için ön koşul olduğundan bu husus mahkemece resen (kendiliğinden) araştırılmalıdır. Ne var ki, kesin veya geçici aciz belgesinin varlığı davanın ön koşulu ise de, bunun davanın açılmasından önce alınması zorunlu değildir. Davanın açılmasından sonra alınabileceği gibi temyiz aşamasında ve hatta bozmadan sonra bile alınıp ibraz edilmesi yeterli olur. Önemli olan husus bu belgenin davanın açılmasından önceki bir takibe dayalı olmasıdır. Karar kesinleşinceye kadar alınıp ibraz edilmesi mümkündür. Mahkemece dava açıldığı sırada aciz belgesinin yokluğundan dolayı davanın reddi mümkün değildir. Dava sürerken ikmali olanaklı dava şartlarındandır.
Yargıtay, bir kararında aciz vesikasının bozma kararından sonra dahi ibraz edilmesine olanak tanımıştır:
“…Tasarrufun iptali davalarında, ön koşul olan aciz belgesi yargılamanın her aşamasında sunulması mümkün olup, davacı tarafından bozma ilamından sonra borçlu adresinde yapılmış ve İİK’nın 105.maddesi anlamında geçici aciz belgesi niteliğindeki haciz tutanakları sunulmuştur. Dava ön koşul eksikliği giderildiğinden…”
Benzer şekilde, aciz vesikasının bozmadan sonra, karar düzeltme esnasında dahi sunulabileceği ifade edilmiştir:
“…İptal davasının koşullarından biri alacaklının elinde kesin (İİK 143) veya geçici (İİK 105/II) aciz belgesinin bulunması gerektiğidir. Kesin veya geçici aciz vesikasının bulunması, iptal davası için ön koşul ise de bunun davanın açılmasından önce alınması zorunlu değildir. Davanın açılmasından sonra alınabileceği gibi, temyiz aşamasında ve hatta bozmadan sonra karar düzeltme aşamasında bile alınıp ibraz edilmesi yeterlidir…”
Yine henüz kesinleşmeyen bir itirazın iptali davası mevcut olduğu hallerde dahi açılan tasarrufun iptali davasında, itirazın iptali davasının ön sorun yapılacağını ifade eden Yargıtay kararı özel bir önemi haizdir:
“…Dava, İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Bu tür davaların dinlenebilmesi için alacaklı tarafından borçlu hakkında yapılan icra takibinin kesinleşmiş olması gereklidir.
Somut olayda davalı borçlular aleyhine yapılan 2002/16538 Esas sayılı ilamsız takibe itiraz üzerine alacaklı tarafından İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2002/1448 Esas, 2004/1338 Karar sayılı itirazın iptali davası açıldığı davanın kısmen kabulüne karar verildiği ancak kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır. O halde iptal davasının sonucu beklenerek icra takiplerinin kesinleşmesi halinde davanın esasına girilerek sonuçlandırılması gerekirken, yazılı gerekçeyle hüküm tesisi doğru görülmemiştir…”
Sonuç olarak; Tasarrufun iptali davasında davacının aciz vesikasına sahip olması gerektiği Kanun’da belirtilmişse de, aciz vesikasının yargılamada ne zamana kadar sunulacağı konusu düzenlenmemiştir. Aciz vesikasının bu davadaki niteliği tartışmalı olmakla birlikte, aciz vesikasını özel bir dava şartı olarak gören Yargıtay, aciz vesikasının yargılamanın her aşamasında sunulabileceğini vermiş olduğu kararlarla ortaya koymuştur.