Haftaiçi Her Gün, 09:00 – 18:00

İşçinin iş akdinin feshinden sonra başka bir iş yerinde çalışması mümkündür. Ancak, önceki işveren bakımından bu durum, özellikle rekabet yasağına aykırılık teşkil ediyorsa, işveren tarafından rekabet yasağına aykırılığın tespiti ve sonuçlarına ilişkin dava açılabilmektedir. Uygulamada, açılacak olan bu tür davalarda görevli mahkemenin hangisi olduğu hususunda tereddütler yaşanmaktadır. Nitekim, farklı mahkemelerce verilen kararlar arasında çelişkiler ortaya çıkmış; bu nedenle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi hukuk daireleri arasında oluşan içtihat farklılığı üzerine Yargıtay tarafından uyuşmazlığın giderilmesine karar verilmiştir.

Yargıtay, söz konusu davalarda görevli mahkemenin belirlenmesine ilişkin olarak önemli değerlendirmelerde bulunmuştur. Ancak bu değerlendirmelere geçmeden önce, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi hukuk dairelerinin konuya ilişkin kararları ve bu kararlara dayanak teşkil eden gerekçelerin aktarılmasında fayda bulunmaktadır.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. ve 43. Hukuk Daireleri tarafından, söz konusu davaların iş mahkemelerinde görülmesi gerektiği yönünde kararlar verilmiştir. Söz konusu kararlarda, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 444 ila 447. maddelerinde düzenlenen rekabet yasağı hükümlerinin, hizmet sözleşmesine bağlı iş ilişkisi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmiştir. Bu noktada, iş mahkemelerinin görev alanına giren iş sözleşmesinin (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun (“İMK”) m.5) yürürlükte olması şart olmayıp, iş sözleşmesi sona erdikten sonra dahi iş mahkemelerinin söz konusu uyuşmazlıklarda görevli olacağı kabul edilmiştir. Bu kapsamda, rekabet yasağına dayalı cezai şart taleplerinin iş mahkemelerinin görev alanına girdiği sonucuna ulaşılmıştır.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. ve 14. Hukuk Daireleri tarafından ise, rekabet yasağından kaynaklanan uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu yönünde kararlar verilmiştir. Bu karar doğrultusunda, Kanun’da yer alan düzenlemenin (İMK m.5), mülgâ 5521 sayılı Kanunun aksine farklı olarak yalnızca İş Kanunu kapsamında değil; aynı zamanda TBK’nın hizmet sözleşmesine ilişkin hükümlerine tabi sözleşmelerden doğan uyuşmazlıkları da kapsayacak şekilde iş mahkemelerinin görev alanını genişlettiği kabul edilmiştir. Ancak söz konusu genişlemenin, TTK m.4/1-c ve m.5 hükümleriyle getirilen görev kurallarını ilga etmediği belirtilmiştir. Ayrıca, kanun koyucunun TTK’nın anılan hükümlerini değiştirmemiş olması, söz konusu uyuşmazlıkların asliye ticaret mahkemelerinde görülmesi yönündeki iradenin devam ettiğini göstermektedir. Tüm bu gerekçelerle, TBK m.444 ve devamı maddelerinde düzenlenen rekabet yasağına dayalı cezai şart istemine ilişkin davalarda, görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Yargıtay tarafından, TBK m.444 ve devamı maddelerinde düzenlenen rekabet yasağının ihlalinden kaynaklanan davalarda, görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu sonucuna varılmıştır. Bu sonuca varılırken, rekabet yasağının hizmet sözleşmesinin doğrudan unsuru olarak değerlendirilemeyeceği; zira, söz konusu yasağın iş ilişkisinin sona ermesinden sonra hüküm doğurduğu ve işçinin tek taraflı taahhüdüyle de kurulabildiği, bu nedenle uyuşmazlığın iş ilişkisinden ya da hizmet sözleşmesinden kaynaklandığının kabul edilemeyeceği ifade edilmiştir. Ayrıca, TBK m.396’da düzenlenen sadakat yükümlülüğü ile m.444’teki rekabet yasağının farklı hukuki niteliklere sahip olduğu, dolayısıyla bu tür uyuşmazlıkların İMK m.5 kapsamında değerlendirilemeyeceği ifade edilmiştir. İlave gerekçede ise, TTK m.4/1-c hükmü ile TBK m.444 ila 447. maddelerine açıkça atıf yapıldığı, bu kapsamda söz konusu düzenlemelerin mutlak ticari dava niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Buna karşılık İMK’nın daha genel bir düzenleme içerdiği, bu nedenle özel hüküm niteliği taşıyan TTK hükümlerinin öncelikle uygulanması gerektiği ve ayrıca, 'ticari sır' kavramının uzmanlık gerektirmesi dikkate alınarak, uyuşmazlıkların asliye Ticaret Mahkemelerinde görülmesinin hakkaniyete daha uygun olacağına karar verilmiştir.

Sonuç olarak, Yargıtay tarafından yapılan değerlendirme neticesinde; TBK m.444 ve devamı maddelerinde düzenlenen rekabet yasağına dayalı olarak açılan cezai şart talepli davaların, hizmet sözleşmesinin doğrudan bir unsuru olarak değerlendirilemeyeceği, bu nedenle uyuşmazlığın iş ilişkisinden kaynaklanmadığı ve ticari dava niteliği taşıdığı kabul edilerek, görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu sonucuna varılmıştır.

Editör

KATI Hukuk ve Danışmanlık

KATI Hukuk bürosu uzman avukatlarından biri olan Editör, İş Hukuku alanında deneyimli bir hukukçudur.

Hukuki Destek İhtiyacınız mı Var?

Uzman avukat kadromuzla tüm hukuki ihtiyaçlarınızda yanınızdayız. Hemen iletişime geçin.