Haftaiçi Her Gün, 09:00 – 18:00

Uyku halinde olan kişiye karşı suç işlenmesi; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda ayrı bir nitelikli hal olarak düzenlenmemekle birlikte, bazı suçların nitelikli hallerinde yer verilen kişinin bedenen veya ruhen kendini savunamayacak durumda olması olarak değerlendirilebilmektedir. Bu yazımızda; mağdurun uyku halinde bulunduğu sırada kendisine karşı suç işlenmesinin nitelikli hal teşkil edip etmediği kasten insan öldürme, cinsel saldırı ve hırsızlık suçları kapsamında incelenecek, Yargıtay 1., 2. ve 9. Ceza Dairelerinin bu konudaki değerlendirmelerine yer verilecektir.

I. Kasten Öldürme Suçu Bakımından Değerlendirme

TCK m.82/1-e’ye göre; “Kasten öldürme suçunun; çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır”.

Uyku halinde olan kişinin, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişi olarak değerlendirilebilmesi mümkün olduğundan, öncelikle bu ibare ile kastedilenin ne olduğunu anlamak gerekir.

Kanun hükmünün gerekçesinde; ileri yaş, hastalığı, malullüğü, ruhi veya fiziki güçsüzlüğü sebebiyle kendisini korumaktan aciz bir kimseye karşı suçun işlenmesi, hem failin ahlaki kötülüğünün çokluğu ve hem de fiilin icrasının kolaylığı nedeniyle kasten insan öldürme suçunun nitelikli hali sayılmıştır. Buna göre, failin suçu işlemesini mümkün kılan kolaylığı bilmesi ve bu kolaylığın farkında olarak suçu işlemesi gerekir.

Doğal uyku hali kasten insan öldürme suçunun işlenmesini kolaylaştırır mı? Kanun hükmünün gerekçesindeki kolaylık kelimesi dikkate alındığında; mağdurun veya maktulün uyumasının hayata karşı suç olan kasten insan öldürmeyi kolaylaştıracağı, çünkü uyku halinde kişinin savunmasız durumda olduğu izahtan varestedir. Ancak kanun koyucu hükümde kolaylaştırma kelimesine yer vermeyip, mağdurun veya maktulün beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunmasını öngörmüş ve bu kişiye karşı suçun işlenmesini nitelikli hal saymıştır.

“Nitelikli haller” başlıklı TCK m.82’de toplam 11 bent halinde kasten insan öldürme suçunun nitelikli hallerinin düzenlendiği, bunlardan (a) bendinde tasarlayarak ve (e) bendinde de çocuğa veya beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı kasten öldürme suçunun nitelikli hallerden sayıldığı, çocuğunun tanımının suç tarihi itibariyle maktulün veya mağdurun 18 yaşını doldurmaması, ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiden ise akıl hastalığı, zayıflığı veya eksikliği sebebiyle kendisini idare edemeyecek durumda bulunan kişinin anlaşılması gerektiği, beden bakımından kendisini savunmayacak durumda bulunan kişiden ise, esas itibariyle felçli, yatalak, serbestçe hareket edebilme kabiliyetini tümden veya önemli ölçüde kaybetmiş kişinin anlaşılacağı, beden bakımından kendisini savunamama kriterinin içine kişinin sürekli veya geçici hastalığı girebileceği gibi, dışarıdan etkili sebeplerle uyuması veya uyutulması suretiyle dışa karşı kendisini savunma imkanını kaybetmiş kişinin de dahil olacağı, fakat olağan uyku halinin kişinin beden bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunmasına yol açıp açmayacağının tartışılması gerektiği,

Bir görüşe göre; somut olayın özellikleri dikkate alındığında, tümü ile hareketsiz, gözleri kapalı, fakat uyumayan, ancak dışarıdan gelecek tehlikelere karşı da savunmasız gözüken, yine oturma konumu itibariyle arkadan gelen tehlikelere açık, kulağında kulaklık olup müzik dinlediği için olup bitenleri fark edemeyen, yine gözünde de uyku bandı olması itibariyle olup bitenleri göremeyen, ancak o an itibariyle de uyumayan kişiye karşı işlenen kasten insan öldürme suçunda nitelikli halin olmadığı söylendiğinde, kişinin bu konumu ile olağan uyku halinde olması arasında bir farkın bulunmadığı, olağan uyku halinin “kanunilik” ilkesi bir yana, esasen kişinin beden bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunması hali olarak da değerlendirilemeyeceği, bunun kişinin beden bakımından kendisini savunamaması hali olarak değil, olağan insani faaliyetler kapsamında ele alınmasının gerektiği, buna uygun yasal düzenleme yapılmadığı sürece sırf uyku halinin kişiyi TCK m.82/1-(e) kapsamında savunmasız durumda insan konumuna sokmayacağı, hükümde kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı denildiğinden, durumda kelimesinden hareketle doğal uyku halinin bir savunmasızlık ve çaresizlik olarak kabul edilebileceği, sırtı faile dönük ve tümü ile duyu organları kendisi tarafından kapatılmış, yani dış müdahale olmadan kendisini savunmasız bırakan kişi bakımından ise, doğal uyku halinden kaynaklanan savunmasızlıkla eşdeğer görmenin mümkün olmadığı,

Bir diğer görüşe göre; doğal uyku halinin kanun koyucunun amacına uygun yapılacak yorumla bir savunmasızlık olarak değerlendirilebileceği, fakat diğer taraftan “suçta ve cezada kanunilik” ilkesi başlıklı TCK m.2/3’de yer alan kıyas ve kıyasa varan genişletici yorum yasağı sebebiyle, doğal uyku halinin suçun nitelikli hali içinde görülmesinin suçun kanuni unsuru bakımından sorun çıkarabileceği, konu ile ilgili uyku halini de kapsayacak bir düzenlemeye yer verilmesi gerektiği, doğal uyku halinin her insana ait bir özellik olduğu ve “kanunilik” ilkesi çerçevesinde beden bakımından kişinin kendisini savunamayacak nitelikli hali kapsamında kabul edilemeyeceği, bunun için “uyku hali” ibaresine yer verilmesi gerektiği, buna göre (e) bendinin çocuğa, içinde bulunduğu durum itibariyle beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak kişiye karşı şeklinde değiştirilmesinin isabetli olacağı,

Bizim de katıldığımız düşünceye göre ise; doğal uyku halinin de her insana ait olan ve günün belli saatlerinde yaşanan faaliyet olması özelliğinin onu kişinin savunmasız durumda bulunması halinden çıkarmayacağı, doğal uyku halinde bulunan kişinin ister istemez uyku sırasında beden bakımından kendisini savunmasının mümkün olmayacağı veya çok zor olacağı, uyku halinin faile ciddi bir avantaj sağladığı, bunun karşısında mağduru yaşam hakkı itibariyle çaresiz bıraktığı, kanun koyucunun da m.82/1-(e)’yi nitelikli hal olarak tanımlamaktaki amacının, kasten insan öldürme suçunun uyku halinde icra edilmesi suretiyle kolaylığının ve zalimliğinin öne çıktığı, bu nedenle failin müebbet hapis cezası yerine, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasının öngörüldüğü,

Dolayısıyla; dış veya yan etkiye bağlı olmayan, maktulün veya mağdurun gün içinde uyumasından kaynaklanan kolaylıktan istifade eden failin işlediği kasten insan öldürme suçunun hem bu kolaylık, hem de maktulün veya mağdurun uykudan dolayı içinde bulunduğu zayıflıktan yararlanılmasının bir zalimlik olarak kabulü kasten insan öldürme suçunun nitelikli halinin oluştuğu, failin bir planın icrası dairesinde maktulü veya mağduru uyutmasının veya uyumasını bekleyip bundan istifade etmek suretiyle baştan aldığı öldürme kararını planlı bir şekilde icra etmesinin, ayrıca TCK m.82/1 kapsamında tasarlama adlı nitelikli hali oluşturacağı,

İzahtan varestedir.

Uygulamada; uyku halinin yanı sıra, narkoz veya alkol veya uyuşturucu/uyarıcı madde etkisinde olmanın da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunma kapsamında değerlendirildiği ve hatta o durumda bulunması sebebiyle mağdurun kusurunun olup olmadığının önemsiz kabul edildiği görülmektedir.

Nitekim Yargıtay 1. Ceza Dairesi 20.03.2025 tarihli ve 2023/4501 E., 2025/2290 K. sayılı kararında; “….Sanığın eşi olan katılanı, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan uyku halindeyken satır ve bıçak kullanmak suretiyle öldürmeye teşebbüs ettiği kabul edildiği halde, sanığın eylemine uyan 5237 Sayılı Kanun’un 82/1-d maddesi yanında ayrıca aynı Kanun’un 82/1-e maddesi uyarınca cezalandırılması gerektiği gözetilmeksizin, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması” hukuka aykırı bulunmuştur.

Kanaatimizce de uyku halinin TCK m.82/1-(e) kapsamında değerlendirilmesi, hem Kanunun lafzına ve hem de kanun koyucunun amacına uygundur.

II. Cinsel Saldırı Suçu Bakımından Değerlendirme

TCK m.102/3-a’da; cinsel saldırı suçunun beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi, suçun nitelikli hali olarak düzenlenmiştir.

Görüldüğü üzere; kasten öldürme suçu ile cinsel saldırı suçunda yer verilen bu nitelikli hal, bire bir aynı şekilde düzenlenmiştir. Bu nedenle, hem hukuk güvenliği ve hem de “kanunilik” ilkesi gereğince hükümlerin aynı şekilde yorumlanması ve tatbiki gerekir. Ancak uygulamada; kanun koyucu aynı kelimeleri seçerek, aynı nitelikli hali düzenlemesine rağmen, cinsel saldırı suçunun uyku halinde bulunan kişiye karşı işlenmesinin nitelikli hal kabul edilmediği görülmektedir.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 04.02.2025 tarihli, 2024/9102 E., 2025/770 K. sayılı kararında; “…Askerlik görevlerini yapan katılan ile sanığın olay tarihinde aynı koğuşta bulundukları sırada sanığın, uyumakta olan katılanın cinsel organını … aldığı ve katılanın uyanması üzerine eylemini sona erdirdiği kabul edilen olayda, katılanın doğal uyku halinde bulunduğu ve doğal uyku halinin de beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunma kapsamına girmediği gözetilmeden Mahkemece 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 102/1. maddesi uyarınca belirlenen temel cezanın koşulları oluşmadığı halde aynı Kanun'un 102/3-a maddesi uyarınca artırılması yasaya aykırıdır..” denilerek, cinsel saldırı suçunda uyku halinin, kişinin beden ve ruh bakımından kendini savunamayacağı hal olmadığını kabul etmiştir.

TCK m.102’de düzenlenen cinsel saldırı suçu için cezanın artırılması sebebi olarak getirilen 102/3-(a) hükmünün, çocukların cinsel istismarını düzenleyen 103. maddeye koyulmadığı görülmektedir. Bu kapsamda kanun koyucunun, kişinin kendisini savunması/savunacak durumda olması ile fiile rıza gösterebilmesini aynı kapsamda kabul etmiş olması muhtemeldir. Çocuğun zaten kendisine karşı gerçekleştirilen fiilin anlam ve sonuçlarını algılayamadığı kabul edildiğinden, uykuda olmasının, bedenen veya ruhen kendisini savunamayacak halde olmasının, ayrıca nitelikli hal olarak belirlenmemesi isabetlidir. Ancak 102. madde kapsamında, cinsel saldırı suçunun uyku halindeki mağdura karşı işlenmesinin cezayı artıran hal olarak kabulü, eylemin cebren işlenmesinden daha ağır yaptırımı gündeme getireceğinden, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin uyku halini bedenen veya ruhen kişinin kendini savunamayacağı hal olarak kabul etmemesini doğru buluyoruz.

Ancak aynı düzenlemeye yer verilmesine rağmen, bir suç yönünden uyku halinin nitelikli hal kabul edilip, bir diğer suç yönünden kabul edilmemesinin “kanunilik ilkesi”, hukuk güvenliği ve öngörülebilirlik bakımından sakıncalı olduğunu belirtmek gerekir.

III. Hırsızlık Suçu Bakımından Değerlendirme

TCK m.142/2-a’da, suçun kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanılarak işlenmesi; 142/2-son maddesinde ise suçun elde veya üstte taşınan eşyanın çekip alınması suretiyle veya özel beceriyle işlenmesi halinde, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi cezayı artıran hal olarak kabul edilmiştir.

TCK m.142/2-a’nın gerekçesine göre; mağdurun trafik kazası geçirmiş olması ve akli veya bedensel bir hastalık veya sakatlıkla malul olması, kişinin malını koruyamayacak durumda olmasının örneklerini oluşturmaktadır. Hatta, bir yakınının ölüm haberini al­mış olmaktan doğan büyük bir üzüntünün neden olduğu bir panik halinin de bu kapsamda değerlendirilebileceği anlaşılmaktadır. Hem hükmün lafzı ve hükmün gerekçesinde yer verilen örnekler dikkate alındığında; kişinin hırsızlığı fark etse bile olaya müdahale edemeyecek durumda olmasının, kişinin malını koruyamayacak durumda olması şeklinde yorumlandığı görülmektedir.

Madde metni ve gerekçe birlikte değerlendirildiğinde; uyku halinin TCK m.142/2-a gereğince, kişinin malını koruyamayacak durumda olması nedeniyle suçun nitelikli haline sebebiyet vereceği akla gelebilecektir. Ancak hırsızlık suçunun doğası gereği, zaten hırsızlığın mağdurun bulunmadığı veya eylemden haberdar olmadığı hal ve şartlarda işlendiği/işlenebildiği görüldüğünden, mağdurun uykuda olmasının ayrıca ve özellikle suçun işlenmesini kolaylaştıran bir hal sayılamayacağı ve uyku halinin, kişinin malını koruması için önlem almasına engel kabul edilmelidir.

Uygulamada uyku hali; hem kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanılarak işlenmesi ve hem de suçun elde veya üstte taşınan eşyanın çekip alınması suretiyle veya özel beceriyle işlenmesi halinde, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi kapsamında kabul edilmemektedir.

Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin 26.03.2014 tarihli, 2011/21615 E. ve 2014/5426 K. sayılı kararında; Park yerinde uyumakta olan yakınanın pantolonundan cüzdanını ve cep telefonunu çalan sanıklarının eyleminin, yakınanın eylem sırasında uyumakta olmasının ‘kişinin malını koruyamayacak durumda olması’ hali olarak kabul edilemeyeceği ve sübut bulan hırsızlık suçunun 5237 sayılı TCK’nın 141/1. maddesine uyan suçu oluşturduğu gözetilmeden, anılan Yasanın 142/2-a maddesi ile hüküm kurulması,” bozma sebebi yapılmıştır.

Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu; uyku halinin, kişinin malını koruması için önlem almasına engel bir durum teşkil etmemesi sebebiyle, bunu fail yönünden cezanın artırım sebebi olarak görmemiştir. Bir başka ifadeyle; mağdurun uyku halinde olup, malını korumasız bırakmasının sonucunun, faile yüklenmeyeceği anlaşılmaktadır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 17.01.2017 tarihli ve 2014/517 E. ve 2017/3 K. sayılı kararına göre; “Öte yandan, eylemin gerçekleştirildiği sırada uyuyan katılanın, TCK’nın 142. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi kapsamında beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olduğu ileri sürülebilir ise de; doğal uyku halinin, hırsızlık eyleminin gerçekleştirilmesini önleyecek tedbirlerin alınmasına engel teşkil etmeyeceği, nitekim kanun koyucunun bu nitelikli halin uygulanmasında beden veya ruh bakımından kendisini savunmama halinin değil savunamama halini esas aldığı cihetle, sanık hakkında bu nitelikli halin uygulanmasına olanak bulunmamaktadır.”

Yargıtay 2. Ceza Dairesi’nin 11.09.2024 tarihli ve 2024/2754 E., 2024/11501 K. sayılı kararında; “… Kaldı ki uyku halinde bulunan şikayetçinin üzerinden hırsızlık yapılması halinde dahi doğal uyku halinin, beden ve ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı suçun işlenmesi halinde cezanın artırılmasını öngören nitelikli hal kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilmeksizin 5237 Sayılı Kanun'un 142/2-son maddesi gereğince hükümlünün cezasında artırım yapılmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi, Kanun’a aykırı olup kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür…” denilerek, hırsızlık suçunda uyku halinin, kişinin beden ve ruh bakımından kendini savunamayacağı hal olmadığı kabul edilmiştir.

Kişinin malını koruyamayacak durumda olması, suça maruz kalan mağdurun o an geçici veya kalıcı olarak mülkiyetinde veya zilyetliğinde bulunan malı koruyamamasından bahsetmektedir ki, bu bir geçirilen trafik veya iş kazasından, akli veya bedensel bir hastalıktan veya sakatlıktan ve hatta mağdurun o an kendisiyle veya yakınıyla ilgili yaşadığı ağır bir acıdan, deyim yerinde ise kendisini kaybetmesinden kaynaklanabilmektedir. Kanun koyucu burada kasten beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişi ifadesini tercih etmeyerek, daha genel bir koruma sağlamayı hedeflemiştir. Bu sebeple, doğal uyku halinin de kişinin malını koruyamayacak durumda olmasına örnek kabul etmek gerekir. Dolayısıyla hükmün lafzı dikkate alındığında; mağdur uyuyor ve fail de bundan istifade etmek suretiyle mağdurun üstünde, yanında veya elinde taşıdığı bir malı çalıyorsa, elbette bu TCK m.142/2-a kapsamında değerlendirilmelidir. Kişinin malı koruyamayacak durumda bulunma haline fail tarafından düşürülmesi, örneğin hırsızlık için mağdurun öldürülmesinde TCK m.82/1-h’de öngörülen nitelikli hal gündeme gelir. Ancak kişinin malı koruyamayacak durumda olması haline fail tarafından düşürülmesi, TCK m.142/2-a’da öngörülen nitelikli halin uygulanması için gerekli bir şart değildir. Önemli olan; failin mağdurda bulunan bu eksikliği ve zayıflığı bilmesi, ondan yararlanmak suretiyle hırsızlık suçunu işlemesidir.

142. maddenin gerekçesine bakıldığında; ilk gerekçede TCK m.142/2’nin son cümlesinde öngörülen nitelikli hale yer verilmediği, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda yapılan değişiklik gerekçesinde, “Toplumda ‘kapkaççılık’ olarak bilinen surette hırsızlık suçunun, örneğin yaşı veya sakat olması nedeniyle beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişilere karşı işlenmesinin daha etkin bir yaptırımla karşılanmasına gerek duyulmuştur.” ifadesinin geçtiği, m.142’de yer alan her iki nitelikli hal arasında bir fark bulunduğu, birisinde malını koruyamayacak olma ve diğerinde de mağdurun ruh veya beden bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunması hallerine yer verildiği, bunlardan ilkinde uyku halinin nitelikli hal sayılabileceği, ancak bu halin yankesicilik suçu bakımından ceza artırımına yol açmayacağı, dolayısıyla m.142/2-b bendi yönünden uygulanacak ağırlaştırıcı halde yukarıda belirttiğimiz kasten insan öldürme ve cinsel saldırı suçları bakımından yaptığımız açıklamayı tekrarladığımızı, ancak kişinin malını koruyamayacak durumda bulunması hali yönünden ise doğal uyku halinin bu kapsamda kabul edilmesinin hükmün lafzına uygun düşeceğini, ancak suçun doğası gereği uyku halinin nitelikli hal olarak kabulünün amaca uygun olmadığını ve bu nedenle yukarıda yer verdiğimiz Yargıtay uygulamalarını isabetli bulduğumuzu ifade etmek isteriz.

IV. Genel Değerlendirme

Görüldüğü üzere; suçun vasfına göre gerek kanun koyucunun tercihi, gerekse Yargıtay veya dairelerinin takdiri farklılık göstermektedir. Oysa bahsi geçen üç suçta da mağdur doğal uykudadır ve mağduru olduğu suçun işlenmekte olduğundan habersizdir.

Uyku hali uygulamada;

  • Kasten öldürme suçu yönünden nitelikli hal oluşturmaktadır.
  • Cinsel saldırı suçu yönünden nitelikli hal oluşturmamaktadır.
  • Hırsızlık suçu yönünden nitelikli hal oluşturmamaktadır.

Ancak tüm bu suçlara ilişkin düzenlemede suçun beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunması nitelikli haline yer verilmiş olup, bire bir aynı şekilde düzenlenen bu nitelikli halin, suça bağlı olarak farklı şekillerde yorumlanması ve uygulanması, öngörülebilirlik ve hukuk güvenliği bakımından sakıncalıdır; zira ceza hukukunun en temel prensibi “suçta ve cezada kanunilik” ilkesidir. “Kanunilik” ilkesi o kadar önemlidir ki, kıyas ve kıyasa varan genişletici yorum yapmak suretiyle yeni suçlar ve cezalar ortaya koymak da yasaktır.

  • Kasten öldürme suçu açısından; uyku halinde olan kişiye karşı öldürme fiilinin işlenmesinin daha kolay olduğu ve failin bu kolaylıktan istifade ederek suçu işlediği,
  • Cinsel saldırı suçu açısından; mağdura karşı zor kullanılarak suçun işlenmesinin, uyku halinde olan ve kendisine zor kullanılmadan işlenmesinden daha hafif cezalandırılması kabul edilemeyeceği, bu nedenle de uyku halinin bu nitelikli hal kapsamında değerlendirilmesinin kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği,
  • Hırsızlık suçu açısından; suçun doğası gereği mağdurun direnemeyeceği hallerde bu suçun işlendiği ve uyku halinin ayrıca ağırlaştırıcı sebep olarak düzenlenmesi gereği olmadığı,

Dikkate alındığında; uygulamadaki kabullere katıldığımızı, ancak Kanunda yer alan aynı ifadenin, her suçta farklı şekilde yoruma tabi tutularak uygulamanın genişletilmesini veya daraltılmasını doğru bulmadığımızı ifade etmek isteriz.

Editör

KATI Hukuk ve Danışmanlık

KATI Hukuk bürosu uzman avukatlarından biri olan Editör, Ceza Hukuku alanında deneyimli bir hukukçudur.

Hukuki Destek İhtiyacınız mı Var?

Uzman avukat kadromuzla tüm hukuki ihtiyaçlarınızda yanınızdayız. Hemen iletişime geçin.